O ihtiyar Hızır’dı
Bir gün, Hızır aleyhisselâm hakkında konuşuluyordu. Abdülvehhâb Müttekî Şöyle anlattı:
Küçüktüm, Mendev’de çıkan bâzı hâdiseler sebebiyle babamla sahraya çıktık. Fakat
yolumuzu kaybettik. Yiyecek ve içecek hiçbir şeyimiz yoktu. Çok acıktım. Ağlamaya
başladım. Babam beni teskîn ediyor ve; “Sabret ileride yiyecek vardır.” diyordu. Ama bu
sözler beni rahatlatmıyordu. Bu hâlde iken akşam oldu. Arslan ve kurt korkusundan bir ağaca
çıkıp, geceyi orada geçirdik. Sabahleyin gördük ki, o ağaca yakın bir yerde tatlı su pınarı var.
Sular şırıl şırıl akıyor. Yanında nûr yüzlü bir ihtiyar oturuyor. Bizi görünce, koltuğunun
altından sıcak ekmek çıkarıp babama verdi. Oraya yakın bir köyün yolunu bize gösterdi.
Ekmekleri yedik. O sudan kana kana içtik ve köyün yolunu tuttuk. O köye gidip, rahat ettik.
Sonra o zâtı ve pınarı görmeyi arzuladık. Tekrâr ağacın altına geldik. Orada ne o pınar, ne de
o zât vardı. Şaşıp kaldık. Herhâlde o ihtiyar Hızır’dı ve bize yardım için görünmüştü.