Abdulkadir Geylani (k.s) Dergahının Tarihi
Hz. Pir Abdûlkadir Geylani (ks) medresesinin asıl kurucusu ve ilk sahibi Ebu Sa’d el-Muharrimi’dir. Onun 1119’da vefatından sonra medrese Abdûlkadir Geylani (ks)’ye verilmiştir. Abdûlkadir Geylani (ks)’nin burada derslere 1127 tarihinde başlamış, zamanla gördüğü rağbet neticesinde medrese H:528/M:1134 tarihinde genişletilmiştir.
Hem âlim hem de sofi olan Hz. Pir Abdûlkadir Geylani (ks) ilim ve tasavvuf faaliyetlerini ayrı yerlerde devam ettirmiştir. O, tasavvufla ilgili eğitimi ribâtında (tekkesinde) ilmî tedrisatı ise medresesinde yapmıştır. Medresede tefsir, hadis, mezhep, hilâf, usul, nahiv ve kıraat dersleri yoğun bir şekilde okutulurdu. Öyle ki Hz. Pir Abdûlkadir Geylani (ks) “Cuma günü veya ribata çıkma vakitlerinin dışında medreseden ayrılmazdı. O medresede, kendisine gelen dini meseleler hakkında fetvalarını açıklardı. Fetvaları, muhatabın zihninde en ufak bir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde net ve kesin olurdu.
Bu medresede eğitim Abdûlkadir Geylani (ks)’nin vefatından sonra da devam etmiş ve kökü bin yıla yakın bir geçmişe dayanan bu ilim ve irfan yuvası günümüze kadar pek çok İslam âliminin yetişmesine vesile olmuştur.
Hz. Pir Abdûlkadir Geylani (ks)’den sonra sülalesinden bazı kişiler medresede ders okutmuşlardır. Bunlardan tespit edebildiklerimiz vefat sırasına göre şunlardır:
1-İsâ b. Abdilkâdir
2-Abdülcebbar b. Abdilkâdir
3-İbrâhim b. Abdilkâdir
4-Abdülvehhâb b. Abdilkâdir
5-Abdülaziz b. Abdilkâdir
6-Abdürrezzâk b. Abdilkâdir
7-Ebu Mansur Abdüsselâm b. Abdilvehhâb b. Abdilkâdir
8- Kâdı’l-Kudât İmadeddin Ebu Salih Nasr b. Abdirrezzâk b. Abdilkâdir
9- Ebü Abdillâh Muhammed b. Nasr b. Abdirrezzâk b. Abdilkâdir
10- Zahireddin Ebu’s-Suüd Ahmed b. Muhammed b. Nasr b. Abdirrezzâk b. Abdilkâdir
Medrese, günümüze gelinceye kadar çeşitli olaylara da maruz kalmıştır. Bu olaylar, kronolojik olarak kısaca şunlardır:
Medresenin başına gelen ilk ve belki de en talihsiz olay Hülâgü (1221-1265) komutasındaki Moğolların, 1258 yılında Bağdat’ı yağmalamaları esnasında olmuştur. Şehri yakıp yıkan Moğollar, Hz. Pir Abdûlkadir Geylani (ks) Medresesi’ni ve torunlarından Nasr b. Abdirrezzâk’ın yaptırdığı “Yedi Kubbeli Câmi” ismiyle anılan, medreseye bitişik câmiyi de yerle bir etmişlerdir. Bu binaların yerine yenileri ancak Moğol istilaları kesildikten sonra inşa edilebilmiştir.
Safevî hükümdârı Şah İsmail’in (1502-1524) riyasetindeki ihtilalciler tarafından h:914/m:1509’da medrese ve câmi bir kez daha yıkıldı. Ne var ki, Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566), 941/1534’de Bağdat’a girdi ve medrese ile caminin tekrar inşası ile bir tekke yapılmasını ilgililere emretmiş ve kısa süre sonra da bu binalar tamamlanmıştır. Kanuni, aynı zamanda Nakîbü’l-Eşraflık müessesesini Bağdat’ta da tesis ederek başına Abdûlkadir Geylani (ks)’nin torunlarından birini getirir.
En son menfi hâdise ise 1032/1623’de mezkûr binaların başına gelmiştir. Bu tarihte Şâh l. Abbâs (1587-1629) önderliğindeki Safevîler, şehirde yine ayaklanmışlar ve medrese ve müştemilâtını tahrip etmişlerdir. Sultan IV Murad’ın (1623-1640) Bağdat’a girişi ile binalar tamir ya da yeniden inşa edilmiştir.
Hz. Pir Abdûlkadir Geylani (ks), Şeyhi Ebu Said’in vefatından sonra medresenin başına geçmiş, medreseyi tekrar bina etmiş ve büyütmüştür. Medreseyi büyütmenin haricinde medrese külliyesinin “rafına birkaç ev, misafir odaları, derviş ve saliklerin kalabilmeleri için bir de ribât eklemiştir. Bu faaliyete zenginler mallarıyla, fakirler de bedenleriyle büyük güç sarf edip, çok kısa sürede medreseyi tekrar inşa etmişlerdir.
Medrese hicri 528 senesinde tamamlandı ve o medrese Şeyhe takdim edildi. Şeyh medresenin içinde farklı farklı kısımlar inşa ettirdi. Her kısımda farklı bir faaliyet yapılıyordu. Bir kısımda bütün şer’î ve dünyevî ilimlerin tedrisatı yapılıyordu. Başka bir ifadeyle dinî ilimlerin yanında, ilerlemiş ve güncel bilgilere sâhip bir toplum elde edebilmek gayesiyle dünyevi ilimler de okutuluyordu. Bu kısımda on üçten fazla alanda ilim öğretiliyordu. Medresede verilen ilimler arasında uzay bilimleri, madenler, kaynaklar gibi ilim dalları da yer alıyordu. Hz. Pir (ks) tefsirinde bu bilgilerden bazılarını zikretmektedir. Ay ve güneş tutulması olayında ve ayın merhalelerinde anlattıkları buna örnektir.
Medresenin içinde ayrıca büyük bir kütüphane de inşa edilmiştir. Bu kütüphanede kitaplar ve insanların ilme hizmet için vakfettikleri şeyler konmuştur. Kütüphanede hizmetkârlar çalışıyorlardı ve onların işi kütüphanenin ihtiyaçlarını gidermek, hocalara ve talebelere hizmet etmekti. Ahmed Bin Mübarek el-Merkaatî ve Muhammed Bin el-Feth el-Herevî bu hizmetlilerdendir. Şeyh, yine medresesinde içerisinde insanların aralarını düzeltmek ve kardeşlik sevgisini devam ettirmek amacıyla bir nevî “sorun giderme kısmı” da diyebileceğimiz fetvâ kısmı da inşa ettirmiştir.
Medresede bir de ribat inşa ettirmiştir. Burada Bağdat’ın dışından gelen talebeler, ibadet ve nefis tezkiyesi için inzivaya çekilen salikler ve bazı müritler kalıyorlardı. Ribatta bazen zikir meclisleri bazen de vaaz meclisleri yapılırdı. Bu meclislere dervişler, miskinler ve fakirler gelirlerdi. Şeyhin yanında tasavvuf, fıkıh, sülük ve terbiye ilimlerinin eğitimini almış oğulları ve bazı talebeleri öncülük yaparlardı. Şeyhin çocuklarından Şeyh
Abdurrezzak ve Şeyh Abdulvahhab, talebelerinden Mahmud Bin Osman Bin Mekârim En-Nial bunlardandır.
Şeyh Abdûlkadir Geylani (ks) medresesine ilaveten bir de cami inşa ettirmişti. Bu cami “Yedi Kubbeli Camii” olarak tanınmış, daha sonraları ise Şeyhin adıyla anılır olmuştur.
Medresenin giderleri genellikle Şeyhin zengin müritleri tarafından karşılanıyordu. Bu gibi gelirlerle medresede ders veren hocaların ve talebelerin bütün masrafları karşılanmıştır. Ayrıca adaklar, sadakalar ve zekâtlar da çokça gelirdi. Hz. Pir (ks); sıdkı, ihlası ve zühdü ile bütün herkesin güvenini kazanmıştı. Şeyh rızkın azına da rıza gösterirdi. Bu yüzden insanlar mallarını ona teslim etmekte asla tereddüt etmezlerdi. Allah-u Teâla جل جلاله Şeyh Abdûlkadir (ks)’e sadık müritler nasip etmişti. O müritler Şeyh için canlarını ve mallarını feda etmeye hazırdılar. Çünkü Şeyh hayrın yayılması ve dinin ihyası için uğraşıyordu. Şeyh Abdûlkadir (ks) bütün kalpleri fethetmeyi başardı. Küçükler, büyükler, erkekler, kadınlar, yönetenler, yönetilenler, zenginler, fakirler…vb bütün herkes onu severdi. Çünkü O Allah’ı severdi ve niyetinde salih idi. Allah-u Teâla جل جلاله onu tanıyan herkesin onu ve isteklerini kabul etmelerini O’na nasip etmiştir. Hz. Pir (ks)’in hali işte böyleydi. Allah O’na bütün tanıdıklarının yanında tam kabul, nasip ve ihsan etmiştir. Hz. Pir (ks) hükümdarların, halifelerin ve valilerin kalbinde heybetli ve yüksek mertebe sahibiydi. O herkesin sevgisini kazanmış, medresesini ilmin minaresi haline getirmeyi başarmıştı. Kendisinin yetiştirdiği insan sayısı o kadar çoğalmıştı ki, O bunlardan bir ordu kurup, Haçlılara ve Moğollara karşı koymuştu.
İşte Kadiriyye Medresesi budur. Menheci ve üslubu budur. Hz. Pir (ks) hayatını bu şekilde yaşadı. Vaktinin çoğunu medrese ve ribatta geçirdi. Medresesini ve ribatını cihad ruhu ve ümmetin hidayeti için kullandı.
Medresesi günümüze kadar devam etti. Günümüzde de hakikat ve ilim talebelerine açıktır. Kütüphanesi de halen mevcuttur. Dünyanın en nadir yazma eserleri bu kütüphanededir. Kütüphanede bulunan ender eserler arasında kendi el yazısıyla telif ettiği Kur’ân’ı Kerim tefsiri de bulunmaktadır. Şeyhin evlatları O’ndan sonra vazgeçmemişler, aksine orada dersler vermeye devam etmişlerdir. Oğullarından Şeyh Abdulcebbar ölünceye kadar (h. 575) kadar ders vermiştir. Şeyh İbrahim ölünceye kadar (h. 590) ders vermiştir. Şeyh Abdulvahhab ölünceye kadar (h. 593) ders
vermiştir. Şeyh Abdurrezzak ölünceye kadar (h. 603) ders vermiştir. Daha sonra onların çocukları ve torunları medresede dersler vermişlerdir. Meselâ, Şeyh Abdusselam Bin Şeyh Abdulvahab, Kâdı’l-kudât Şeyh Nasr Bin Şeyh Abdurrezzak bunlardandır.