Gavs’ul A’zam Hazretleri’nin (ks) Ahlakı
Gavs’ul A’zam Hazretleri (ks) çabuk ağlar, Cenab-ı Allah’dan جل جلاله çok korkardı. Çok heybetliydi. Duası makbul, güzel ahlaklı, fena tavırlardan uzak ve çekingendi. Nefsine kızmazdı. Cenab-ı Hak’tan başkasından yardım istemezdi. Allah’ın جل جلاله yardımı kaftanıydı. İlim mezhebi idi. Allah’a جل جلاله yakınlık, edep vereniydi. Aklındakiler ve konuşması hazinesiydi. Marifet hizmetiydi. Hitap, işaret edicisiydi. Düşünce, elçisiydi. Halk ile uyuşma, hizmetçisi ve arkadaşı idi. Genişlik ve ferahlık, huyuydu. Doğruluk görüşüydü. Yumuşak huyluluk, sanatıydı. Zikir, veziriydi. Fikir, arkadaşıydı. Mükaşefe (gayb müşahedesi) gıdasıydı. Müşahede, şifasıydı. Şeriat (zahiri ilimler) edepleri, onun zahiri yaşamının kaynağıydı. Hakiki vasfı ise gizliliğiydi.
Zalimlere yaltaklananları hiç sevmez ve onları terslerdi. Hiç kimsesin kınamasına aldırmazdı bile. Zühdü çok, takvası bol bir kimse idi. Adetleri yırtacak, akılları donduracak halleri ve mükaşefeleri vardı…
Misafirsiz hiçbir gece geçirmezdi. Zayıflara yardım eder fakirleri doyururdu. Talebelerin çeşitli sorularını cevaplandırırken hiç kızmazdı ve onlara karşı son derece sabırlı idi.
Arkadaşlarından biri gurbete çıkınca mütemadiyen onun durumunu sorar, sıhhat haberlerini öğrenmek isterdi. Onlara karşı olan sevgi ve alakasını muhafaza ederdi. Kendisine karşı kötü davranışları da affederdi. Verdiği sözü tutar, kimseye hainlik düşünmezdi.
Kapısını çalan kimseyi zengin olsun fakir olsun geri çevirmez, kabul ederdi. Cuma hariç hiçbir gün evinden çıkmazlardı. Cuma günleri Cami’ye yahut tekkesine çıkarlardı.
Şeyh Muzaffer Mansur b. Mübarek Vâsitî dedi ki;
“Gözlerim, Efendim Şeyh Muhyiddin Abdulkadir (ks)’den ahlakı daha güzel, gönlü daha geniş, daha çok izzet-i nefis sahibi kerem, cömertlik ve müsamaha ehli, kalbi daha şefkatli, sözüne ve dostluğuna daha çok vefalı kimseyi görmedi.”
Kadrinin yüceliği, derecesinin yüksekliği ve ilminin genişliğine rağmen çocukla birlikte olur, büyüğe hürmet saygı gösterir, selamı ilk önce o verir, zayıflarla birlikte oturur, fakirlere karşı mütevazı davranırdı.
Yöneticiler, zenginler ve ileri gelenlerden hiçbir kimse için ayağa kalkmadı. Ne bir vezirin ne de bir hükümdarın kapısına hiçbir zaman gitmedi.
Bir gün Şeyhin evinde O’nun yanında idim. O da kitap neshediyor, yazı yazıyordu. Üzerine tavandan toprak döküldü. Üç defa onu silkeledi. Toprak düşüyor O da silkeliyordu. Sonra dördüncüsünde başını tavana kaldırdı ve baktı ki toprağı eşeleyen bir fare gördü. Bunun üzerine; “Başın uçsun” dedi. Böylece hemen farenin cüssesi bir tarafa başı da bir tarafa düştü. Bunun üzerine Şeyh yazı yazmayı bıraktı ve ağladı. Ben de O’na;
─ “Ey Efendim seni ağlatan nedir? dedim.”
─ “Kalbimin bir Müslüman kimseye kırılıp ta, ona da, bu farenin başına gelen musibetin gelmesinden korkuyorum” dedi.
Şeyh Ebu Kasım Ömer b. Mesud Bezzar dedi ki;
“Efendim Şeyh Muhyiddin Abdulkadir (ks) bir gün medresede abdest alıyordu. Birden üzerine bir serçe bevletti. Bunun üzerine başını ona kaldırdı. Serçe uçarken birden ölü olarak yere düştü. Abdestini tamamladığında elbiseden bevl isabet eden yeri yıkadı, onu çıkardı, bana verdi, onu satıp parasını tasadduk etmemi emretti ve dedi ki; “Buna karşılık bu” dedi. Abdestleri bozulduğunda abdest almak yerine gusül ederdi. Hatta bir gece bağırsakları bozulduğu için 52 defa helaya gitmişler ve her defasında abdest yerine gusül etmişlerdi.
Tekkelerindeki dervişlerin nafakalarını satın almak için, çarşıya gidip gelmekte hademelerin zorluk çektiklerini görünce bizzat alış verişe çıkmışlar, Resulü Ekrem Efendimiz’e bu bakımdan da uymuşlardı.
Ziyarete gelenlere saygı ve tevazu gösterirlerdi. Pek çok günler, yağ ve et yemezler idi. Bir gün Gavs’ul A’zam Hazretleri’nin (ks) yanına ellerinde yarım dirhem akçe olan 7 tane küçük çocuk gelerek çarşıdan kendilerine bir şey almalarını istediler. Hazreti Pir (ks) çocuklarla çarşıya gitmiş ve onların istediklerini alarak sevindirmişlerdi.