Hazret-i Pir’in Çocukluğu
Hazret-i Pir’in Çocukluğu
Hz. Pir Abdûlkadir Geylani (ks)’nin çocukluğu, anne tarafından dedesi olan Seyyid Abdullah es-Savmai’nin himayesinde geçti. Geylan’da iken dedesine nispet edilir ve kendisine es- Savmai’nin oğlu denirdi. Bir tane erkek kardeşi vardı ve o da küçük yaşlarda vefat etti.
Hz. Pir Abdûlkadir Geylani’nin oğlu Şeyh Abdurrezzak dedi ki; Şeyh Abdûlkadir’e (ks) “Allah Teâla’ya جل جلاله dost (veli) olduğunu ne zaman
öğrendin?” diye soruldu. O;
“Bunu öğrenmem ben 10 yaşlarında çocukken oldu. Evimizden çıkıp mektebe giderdim ve melekleri etrafımda yürür görürdüm. Mektebe ulaştığımda meleklerin çocuklara; “Allah’ın velisine yer açın ki otursun” dediklerini işitirdim. O gün tanımadığım bir adam bize uğradı ve meleklerin böyle dediklerini duydu. Bunun üzerine meleklerden birine;
“Bu çocuk kimdir, durumu nedir?” dedi. Melekler;
“Bunun şanı yüce olacak. Bu çocuk verilir, fakat menedilmez. Gücü yeter kılınır. Yetki ve izin verilir fakat perdelenmez, engel olunmaz. Yakın kılınır fakat reddedilmez, geri alınmaz” dediler. 40 yıl sonra anladım ki o adam, o zamanın “abdallarından” biri imiş.
Şeyh devamla dedi ki;
“Ehlimin memleketinde küçükken ne zaman çocuklarla oynamak istesem; “Bana gel Ey Mübarek” diye söyleyen bir ses işitirdim, bunun üzerine
korkarak hemen kaçar, kendimi annemin kucağına atardım. Muhakkak ben şimdi bunu halvetimdeyken işitiyorum.”
Gavs’ul A’zam, 10 yaşında iken annesi tarafından şu hadise ona anlatıldı: “Senelerce evveldi, bir gün çölde gidiyordum, karşıma bir bedevi çıktı ve bana saldırdı. O zaman feryadı bastım. Birdenbire gökyüzünde bir doğan peyda oldu ve bedevinin tepesine çullandı. Başına gagasıyla ve kanatlarıyla vurmaya başladı. Bedevi çaresiz kalıp kaçtı. Doğan da benim başımdaki örtüyü alıp, fezaların derinliklerine doğru uçtu gitti. O kuşa hala taaccüp etmekteyim.”
Annesini, hayran hayran dinleyen Abdûlkadir Geylani Hazretleri (ks) tatlı tatlı gülümsedi ve annesinin huzurundan ayrıldı. Bir müddet sonra elinde başörtüyle gelip şöyle dedi;
“Ey benim annem! İşte bu senin başörtün. O gün gördüğün kuş da bendim.”
Annesi bu tecelli karşısında gözyaşlarını tutamadı ve Hakk’ın جل جلاله
huzurunda şükür secdesine kapandı.
Geylan’da din ilimlerini tahsil etmeye başlamış, orada temel bilgileri almıştır. İlme olan merak ve hırsı çok fazla idi. Öyle ki, Geylan’da ilim yönünden onu tatmin edecek kimse kalmamıştı. Bu yüzden Bağdat’a gitmeye karar verdi. Bağdat; o zaman dünyanın en büyük kültür ve ilim merkezlerinden biri idi.