Hz. Pir’in Felçli, Cüzamlı ve Körü Allah’ın İzniyle İyileştirmesi
Ebu Muhammed b. Hasan Ebu Mansur Davudi, Ebu Zeyd Abdurrahman b. Nasır Kuraşi ve Ebu Abdullah Muhammed b. Ubade Ensari’den muttasıl isnatlarıyla rivayet ettiler ki:
Şeyh Muhyiddin Abdulkadir (ks)’e, tacir Ebu Galip Fadl b. İsmail Bağdadi şöyle dedi: “Ey Efendim, ceddin Resulullah buyurdu ki: “Kim davet edilirse icabet etsin” (Ebu Davut 3/341, Ahmet Müsnet 2/279) ve işte ben de seni evime davet ettim.” Şeyh:
“Allah جل جلاله izin verirse kalkarım.” dedi. Sonra başını öne eğip uzunca susup kaldı. Sonra: Evet, dedi.
Böylece katırına bindi, Şeyh Ali b. Heytemi katırın üzengisinin sağından, ben de solundan tuttum. Evine geldik, birde baktık ki Bağdat uleması, şeyhleri ve eşrafı orada toplanmış. Her çeşit tatlı ve tuzlu yiyecek türleri olan bir yemek sofrası açtı. Sonra iki kişinin taşıdığı ağzı kapatılmış büyük bir sepet getirildi ve sofranın sonuna konuldu. Ebu Galip:
“Namaz.” dedi. Şeyh suskundu. Ne bir şey yedi, ne de yemeye izin verdi. Hiç kimse de bir şey yemedi. Meclisteki kişiler, Şeyhin heybetinden sanki başlarında kuş varmış gibiydiler.
Ravi dedi ki:
—“Şeyh, bana ve Şeyh Ali b. Heytemi’ye “Şu sepeti bana getirin” diye işaret etti. Bizde onu taşıyıp Şeyhin önüne koyduk. Sepet ağırdı. Bize emretti, biz de sepeti açtık, baktık ki içinde Ebu Galib’in çocuğu var. Anadan dogma kör, kötürüm, cüzamlı ve felçli idi. Şeyh ona:
“Allah Teâla’nın جل جلاله izniyle afiyet bulmuş olarak kalk.” dedi. Baktık ki çocuk koşuyor ve onda hiçbir hastalık da yoktu. Şeyh oradan hiçbir şey yemeden çıktı. Ben de efendim Ebu Said Kaylevî’ye geldim ve bunu haber verdim. O da:
“Şeyh Abdûlkadir (ks), Allah-u Teâla’nın جل جلاله izniyle körü ve baraslıyı (vücutta lekeler oluşturan bir hastalık) iyileştirir, ölüyü diriltir. ”dedi.